- 4 Temmuz 2024
- 4,180
Dünyanın en iyi kamerası 300 metre yükseklikten fare büyüklüğündeki nesneleri görebilir. Bu mükemmel bir şeydir. Fakat buna rağmen bu kamera hiçbir şekilde kartal gözüyle kıyaslanamaz. Kartallar 1.000 metreden daha fazla bir mesafeden hedeflerini çok net görebilir. Öyle ki, kartallar bu mesafeden sudaki balığı bile ayrıntılarıyla izleyebilirler. Kartallara bahşedilen bu hususiyet, teknolojinin zor taklit edebileceği bir şeydir. Çünkü kartal gözünün merceği insanınkinin aksine yumuşaktır, daha hızlı şekilde net görür ve nesneyi daha fazla büyütür. Ayrıca kartalların her gözü, iki ayrı net görme merkezine sahiptir. Bu sayede kuşlar, aynı ânda hem önlerini, hem de yanlarını net görebilir. Bu mükemmel görme için, retinanın her milimetre karesinde bir milyondan fazla ışık alıcı hücre görev yapar. İnsanla kıyaslarsak, aynı birim alanda insanın retinasında sözkonusu hücrelerden 200.000 kadar bulunur. Retina ve merceğin bu yapısı dolayısıyla kartalın gözleri insan gözü kadar büyüktür. Şâyet insan gözlerinin de aynı kabiliyeti göstermesi icap etseydi, iri bir elma kadar olması gerekirdi. İnsanın kartal gibi avlanmaya ihtiyacı olmadığından, ona yük olacak böyle büyük gözler verilmemiştir.
Bir beyin ne kadar sarsılabilir?
G-faktörü bir vücudun hızlanmadan doğan ağırlığını ifade eder. Meselâ bir jet gökyüzüne doğru çıkarken pilotun maruz kaldığı yerçekimi çok müthiş şekilde artar ve kanı bacak damarlarına büyük bir basınç yapar. Bir uzay aracı kalkışında 3 G'ye, bir savaş uçağı ortalama 10 G'ye; bir otomobil kafa kafaya çarpıştığında en yüksek değer olan 120 G'ye sahiptir. Ağaçkakan ise gagasının her vuruşuyla inanılması zor bir biçimde 1.200 G'ye ulaşır. Başka bir deyişle, bu durum kuşun, kafasını saatte 25 km. hızla beton bir duvara çarpması mânâsına gelir ve ağaçkakan bu işi saniyede 20 defa yapar.
İnsan için ise 14 G'den daha büyük değerler öldürücüdür. Buna karşılık ağaçkakanlar, astronotların inişlerinde yaşadıkları tahammülün birkaç yüz katından daha fazlasını kaldırma kabiliyetine sahip kılınmıştır. Bu da ancak çok özel histolojik/anatomik bir yapıyla ve mükemmel ölçülerde yaratılan bir kafatasıyla mümkün olmaktadır. Gaganın ağaca sert bir şekilde vurmasıyla oluşan travmayı engellemek için, ağaçkakanın beyni kafatasını neredeyse tamamen doldurur. Süngerimsi yapıda yaratılmış kemik dokusu, amortisör olarak vazife görür. Kafa ve ense kasları da vurduğu yerin karşısına doğru gerilir ve vuruş dalgalarını zararsız hâle getirir. Dilin alt kısmı bile, beyni sağlamlaştırmak ve sarsılmadan korumak için kafatasının etrafına bir kere dolanmıştır. Bir avuç kurtçuk için kafasını ağaçlara vuran ağaçkakanlar için bu durum bir sıkıntı ve zorluk oluşturmaz; zîrâ bütün bunlar bu durumu bilen Müdebbir-i Hakiki (celle celâlühü) tarafından hazırlanmışlardır.
Bir hortum gücü oluşturan küçük kuşlar
Kanatlarını açtıklarında, iki kanat arasındaki mesafe 35 cm'ye kadar ulaşan kırlangıçlar, normal büyüklükte bir çakmaktan daha az ağırlığa sahiptir. Kırlangıçların ilk bakışta görülen vücut yapısı, onların eksik manevra kabiliyetleriyle ancak vasat bir uçuş sergilemeleri gerektiğini gösterir. Ancak tabiata çıkıp kırlarda pervâz eden kırlangıçları gördüğümüzde, durumun hiç de öyle olmadığı anlaşılır. Kırlangıçlar, harika yaratılışlarıyla fizikî bakımdan hemen hemen imkânsız gibi görülen bir işi başarmaktadır. Öyle ki, bu kuşlar gövdelerinden sadece 2 cm. kadar geniş bir aralıktan bile, jet hızıyla geçmektedir. Bunu ritmik olarak hiç durmadan çırptıkları kanatlarıyla başarırlar. Araştırmacılar, buna özel bir mekanizmayla hareket eden kanat yapısının vesile olduğunu tespit ettiler. Kırlangıçların kanatlarının üst kısmı, havayı bir girdap hâline getirebilmektedir. Bu girdap sayesinde ortaya çıkan basınçla büyük bir kaldırma gücü ve denge meydana gelir. Kuşlar âdeta hortumların gücüyle uçar. Bu tarz uçma, şimdiye kadar sadece böceklerde biliniyordu. Kırlangıçlar, Yaratıcı'nın bahşettiği bu harika mekanizmayla kanatlarını âdeta vücutlarına yapıştırarak, geçilmesi zor yerlerden kolaylıkla geçebilir. Netice itibarıyla, kırlangıçlar başdöndürücü bir hızla 90 derecelik dönüşleri gerçekleştirebilir. Bu mini hortumların gücünden sesten hızlı uçaklarda da istifade edilmektedir
Bir beyin ne kadar sarsılabilir?
G-faktörü bir vücudun hızlanmadan doğan ağırlığını ifade eder. Meselâ bir jet gökyüzüne doğru çıkarken pilotun maruz kaldığı yerçekimi çok müthiş şekilde artar ve kanı bacak damarlarına büyük bir basınç yapar. Bir uzay aracı kalkışında 3 G'ye, bir savaş uçağı ortalama 10 G'ye; bir otomobil kafa kafaya çarpıştığında en yüksek değer olan 120 G'ye sahiptir. Ağaçkakan ise gagasının her vuruşuyla inanılması zor bir biçimde 1.200 G'ye ulaşır. Başka bir deyişle, bu durum kuşun, kafasını saatte 25 km. hızla beton bir duvara çarpması mânâsına gelir ve ağaçkakan bu işi saniyede 20 defa yapar.
İnsan için ise 14 G'den daha büyük değerler öldürücüdür. Buna karşılık ağaçkakanlar, astronotların inişlerinde yaşadıkları tahammülün birkaç yüz katından daha fazlasını kaldırma kabiliyetine sahip kılınmıştır. Bu da ancak çok özel histolojik/anatomik bir yapıyla ve mükemmel ölçülerde yaratılan bir kafatasıyla mümkün olmaktadır. Gaganın ağaca sert bir şekilde vurmasıyla oluşan travmayı engellemek için, ağaçkakanın beyni kafatasını neredeyse tamamen doldurur. Süngerimsi yapıda yaratılmış kemik dokusu, amortisör olarak vazife görür. Kafa ve ense kasları da vurduğu yerin karşısına doğru gerilir ve vuruş dalgalarını zararsız hâle getirir. Dilin alt kısmı bile, beyni sağlamlaştırmak ve sarsılmadan korumak için kafatasının etrafına bir kere dolanmıştır. Bir avuç kurtçuk için kafasını ağaçlara vuran ağaçkakanlar için bu durum bir sıkıntı ve zorluk oluşturmaz; zîrâ bütün bunlar bu durumu bilen Müdebbir-i Hakiki (celle celâlühü) tarafından hazırlanmışlardır.
Bir hortum gücü oluşturan küçük kuşlar
Kanatlarını açtıklarında, iki kanat arasındaki mesafe 35 cm'ye kadar ulaşan kırlangıçlar, normal büyüklükte bir çakmaktan daha az ağırlığa sahiptir. Kırlangıçların ilk bakışta görülen vücut yapısı, onların eksik manevra kabiliyetleriyle ancak vasat bir uçuş sergilemeleri gerektiğini gösterir. Ancak tabiata çıkıp kırlarda pervâz eden kırlangıçları gördüğümüzde, durumun hiç de öyle olmadığı anlaşılır. Kırlangıçlar, harika yaratılışlarıyla fizikî bakımdan hemen hemen imkânsız gibi görülen bir işi başarmaktadır. Öyle ki, bu kuşlar gövdelerinden sadece 2 cm. kadar geniş bir aralıktan bile, jet hızıyla geçmektedir. Bunu ritmik olarak hiç durmadan çırptıkları kanatlarıyla başarırlar. Araştırmacılar, buna özel bir mekanizmayla hareket eden kanat yapısının vesile olduğunu tespit ettiler. Kırlangıçların kanatlarının üst kısmı, havayı bir girdap hâline getirebilmektedir. Bu girdap sayesinde ortaya çıkan basınçla büyük bir kaldırma gücü ve denge meydana gelir. Kuşlar âdeta hortumların gücüyle uçar. Bu tarz uçma, şimdiye kadar sadece böceklerde biliniyordu. Kırlangıçlar, Yaratıcı'nın bahşettiği bu harika mekanizmayla kanatlarını âdeta vücutlarına yapıştırarak, geçilmesi zor yerlerden kolaylıkla geçebilir. Netice itibarıyla, kırlangıçlar başdöndürücü bir hızla 90 derecelik dönüşleri gerçekleştirebilir. Bu mini hortumların gücünden sesten hızlı uçaklarda da istifade edilmektedir